Dönem dönem krizlerle ya yapısal sorunlarla boğuşan ülke ekonomileri, bu dönemlerde durgunluk sürecine girer. İktisadi bir kavram olan resesyon, ülke ekonomilerinde yaşanan durgunluğu ifade eden bir kavramdır. Resesyon nedir sorusunu yanıtlamadan önce ekonomik durgunluk, ekonomilerin büyümesi ve küçülmesinin ne anlama geldiğini açıklamak gerekir.
Ülkelerin ekonomik performanslarının en önemli göstergesi, çeyreklik bazda açıklanan gayri safi yurt içi hasıla (GSYH) verisidir. GSYH’deki artışlar ülke ekonomilerinin büyüme oranlarını; GSYH’deki küçülmeler ise ülke ekonomilerindeki küçülmeyi tanımlamak için kullanılır. Özetle; ülkelerin büyüme oranları aslında GSYH’deki artışlar anlamına gelirken ekonomik küçülme (daralma) GSYH’deki düşüşleri ifade eder.
Ekonomik büyüme ve daralma nedir sorusunun yanıtladıktan sonra durgunluk yani resesyon terimlerine geçelim. Teknik olarak resesyon ifadesinin kullanılabilmesi için durgunluğun uzun süreli olması gerekir. Bir ülkenin gayri safi yurtiçi hasılanın (GSYH) üst üste iki çeyrekte gerilediği durumlar resesyon olarak nitelendirilir. Burada söz konusu durgunluk, GSYH performansının açıklandığı çeyreğin bir önceki yılın aynı dönemi ile kıyaslanmasıdır. Yani, GYSH rakamları yıllık bazda kıyaslanır.
Ülke Ekonomilerinin Resesyona Girme Sebepleri
Ülke ekonomileri, ulusal ya da küresel krizler, yapısal sorunlar, üretimi ve tüketimi olumsuz etkileyen faktörler, para ve maliye politikaları ve makro iktisadi politikalar gibi çok farklı gerekçelerle resesyona girebilirler. Ülkeler neden resesyone girer sorusunun yanıtlarını şöyle özetleyebiliriz:
- Üretim, tüketim gibi temel ekonomik faaliyetlerin yavaşlaması ya da gerilemesi,
- Yine üretimi ve alım gücünü doğrudan etkileyen işsizlik oranlarında yaşanan artışlar
- Kişi başına düşen milli gelir tutarlarının düşüş trendine girmesi,
- Ülkede ekonomik büyüme performansının nüfus artış hızının altında kalması
Bu sıraladığımız nedenlerden birinde yaşanan güçlü değişimler ülkelerin resesyona girmesine yol açarken bazı durumlardan bu sorunlar birbirini tetikleyici etki yapar.
Resesyon Nasıl Oluşur?
Örneğin; düşük faiz politikası likiditeyi yükselteceği için enflasyona neden olacaktır. Artan enflasyon, ücretler genel seviyesinin yükselmediği durumlarda vatandaşların harcamalarının düşmesine düşen harcamalarda üretimlerin azalmasına neden olabilir. Aksi durumda yüksek faiz politikası da tasarrufların üretim yerine finansal yatırımlara gitmesine neden olacağından üretim seviyesini düşürecektir. Bir başka deyişle bireyler üretime yönelerek elde edeceği getirileri yatırım araçlarından sağladığında sermaye bu yöne gitme eğiliminde olacaktır. Bu iki senaryoda da resesyon görülme olasılığı söz konusudur.
Resesyonu Etkileyen Makro Ekonomik Veriler
İçeriğimizin en başından bu yana açıklamaya çalıştığımız gibi ekonomileri durgunluğa iten süreçler birden çok farklı gelişmeye bağlı olabilir. Buradan hareketle makro ekonomik göstergelerin birçoğu resesyonla ilişkilendirilebilir.
İşsizlik oranı: İşsizlik oranı, makroekonomik göstergeler içerisinde en önemli verilerin başında gelir. Yüksek işsizlik oranı, hane halki gelirlerinin düşmesine, alım gücünün yavaşlamasına ve dolayısıyla da azalan talep üretimin azalmasına yol açabilir. Düşen üretim seviyesi de beraberinde birçok makroekonomik göstergeyle birlikte resesyonun habercisi olabilir.
Enflasyon: Para ve maliye politikaları neticesinde dengede tutulması gereken bir gösterge olan enflasyon, yüksek ya da aşırı düşük olması üretimi etkiler. Yüksek enflasyon, üretim verimliliği artarken üreticilerden çok aracılara fon transferi söz konusu olur. Bu durum üretim seviyesinin azalması ile sonuçlanabilir. Düşük enflasyon da üretimin cazibesini azaltır ve yine üretim seviyesinin düşmesiyle resesyon söz konusu olabilir.
Faiz oranları: Faiz oranları, ülkelerin para birimlerinin değeri ile doğru orantılıdır. Yüksek faiz para birimi değerlendirirken döviz kurlarının düşmesi anlamına gelir. Bu durumda tüketim yerine yatırımı teşvik edeceği için harcamaları düşürücü bir etki yapabilir. Harcamaların azalması; üretimi olumsuz etkilediğinden yine resesyon yaşanma olasılığı artar.
Cari işlemler ve ödemeler dengesi: Klasik iktisadi yaklaşıma göre, bir ülkenin cari açık vermesi o ülkenin büyüme performansına işaret edebilir. Ancak bu açığın sürdürülebilir olması gerekir. Döviz kurları, faiz oranları, enflasyon gibi kavramlar cari açığın sürdürülebilmesi konusunda oldukça kritiktir. Ve buralarda yaşanacak bozulmalar ülkenin üretim düzeyini etkilediği durumlar daralmayı yani resesyonu beraberinde getirebilir.
Resesyon Dönemlerine Bireysel Olarak Hazırlanma
Resesyon süreci, makroekonomik bir kavram olmasına karşın bir ülkenin ekonomisini oluşturan bireylerin de olumsuz etkilenmesine yol açabilir. Daha da önemlisi aslında resesyon sürecinin oluşumu, o ülkedeki bireyleri doğrudan ilgilendiren işsizlik, enflasyon gibi makroekonomik göstergelerin bozulmasıdır. Bir başka deyişle, döngüsel ve birçok farklı kavramın etkileşim halinde olduğu ekonomilerde sebep sonuç ilişkisi her zaman tartışmalıdır. Neyin sebep ya da neyin sonuç olduğu çoğu zaman kestirilemez.
Ancak işsizlik oranlarının yükselmesinin tetiklediği resesyon süreçlerinde bireysel olarak resesyon sürecine hazırlanmak için öncesinde planlı birikim yapılması çok önemlidir. Bir resesyon ihtimali söz konusu olduğunda bireylerin işini kaybetme ihtimali olasıdır. Bu nedenle gelir kaybına uğramak ve bu süreci atlatana kadar bireylerin yaşam şartlarını koruyabileceği birikimler yapması oldukça önemlidir.
Birikimler yaparken bireylerin harcamalarını da kontrol altında tutması önemlidir. İktisadi literatürde kabaca bir tanımla birikimlerin gelirlerden harcamalar düşüldükten sonra kalan kısmı olduğuna göre; birikim yapabilmenin yolu harcamaları kontrol etmektir. Biraz önce bahsettiğimiz gibi sebep sonuç ilişkisi her zaman yoruma açık olan ekonomide; aslında bireylerin harcamalarını kısması ve birikime yönelmesi aynı zamanda resesyona yol açan bir durumdur. Ancak yine de resesyona bireysel olarak hazırlanabilmek için öncesinde birikim yapılması ve harcamalarda dikkat edilmesi atılabilecek en akılcı adımlar olarak karşımıza çıkar.
Resesyon sürecine hazırlık olarak özellikle kısa vadeli borçların azaltılması; bireylerin mesleki gelişimlerine önem vererek potansiyel işsizlik riskini en aza indirmek de kayda değer hamleler olarak sayılabilir.
Resesyondan Korunmak
Resesyon korunmak için ülkelerin ekonomi yönetimlerinin öngörü düzeyi yüksek politikalar gütmeleri ve bu politikalarda ısrar etmeleri çok önemlidir. Ekonomi biliminde resesyondan kaçınmak için atılması gereken adımların başında istihdam oranlarının korunması ve yükseltilmesinin yanı sıra istihdamı düşürücü etki yapabilecek unsurların ortadan kaldırılması gerekir.
İstihdam kaynağı olan üretim ve ticaret sektörleri için teşvik paketleri ile desteklenmeli, özendirilmelidir.
İstihdam ve üretimin en büyük düşmanı olan enflasyonla mücadele politikaları uygulanmalı, fiyatlar genel seviyesinin yükselmesinin önüne geçilmeli. Bunun içinde ülkelerin para ve maliye politikalarında etkili ve güçlü adımlar atmalı.
Makroekonomik verilerin doğruluğu ve etkinliği sağlanırken olası ulusal ve küresel ekonomik krizlere karşı önlemleri içeren planlamalar hazırlanmalı.