Ticaret ve Merkezi Finansal Sistem
İngiltere Merkez Bankası’nın (Bank of England) kurulma öyküsünde de yine tüccarlar arasında başlayan ve sonrasında devletin tekeline almayı tercih ettiği bir ticari faaliyetin izlerini görürüz. 17. yüzyıl, Avrupa kıtasında özellikle altın tüccarlarının aşırı zenginleştiği bir dönemdi. Çünkü 16. yüzyılın ortalarından bu yana Aztec ve İnka medeniyetlerinden yağmalanan tonlarca altın, kaşifler tarafından Avrupa’nın büyük şehirlerine getiriliyordu. Ticari yaşamın içinde giderek güç kazanan altın tüccarları bir süre sonra Goldsmith Notes (kuyumcu notları) ismi ile anılacak birtakım yazılı senetler kullanmaya ve adeta birer banka gibi çalışmaya başladılar. Bu durumun önünü kesmek ve parasal sistemin yönetimini elinde tutmak isteyen hükümet, banknot basılan resmi bir kuruma ihtiyaç duydu. Böylece 1964 yılında İngiltere Merkez Bankası kurulacaktı.
Rezerv Nedir? Rezerv Para Nedir?
Ak akçe kara gün içindir atasözünü bilirsiniz. İnsanlara, başlarına gelebilecek her türlü olumsuz şeye karşı önlem almaları ya da durumu bir süre idare edebilmeleri için tasarruf yapmalarını öğütler. İnsanlar gibi devletlerin de kendilerini güvende tutabilmeleri için birikim yapma ihtiyaçları vardır. Ülkelerin merkez bankalarının yaptıkları bu birikimlere, finansal literatürde rezerv adı verilir. Merkez bankaları, teknik olarak 2 türden rezerve sahip olabilir. Bunlardan biri dünyada kabul gören para birimlerinden biri (döviz) olabilir iken, diğeri ise hiç şüphesiz altındır. Çünkü altın, kolayca paraya çevrilebilen ve tüm dünyada kabul gören bir rezerv varlıktır.
Rezerv para birimi olgusunun üzerinde biraz daha durmamız gerekebilir. Çünkü her para biriminin rezerv para olma özelliği bulunmuyor. Örneğin; Tayland hükümetinin rezerv para olarak Tayland Bahtı saklamasının, onlara uluslararası düzeyde herhangi bir kredibilite sağlamayacağını rahatlıkla söyleyebiliriz. Buna karşın Amerikan Doları ve Euro, dünyanın büyük ekonomilerine sahip devletlerinin merkez bankalarında rezerv para olarak tutulmaktadır. Çünkü rezerv para kavramının temelinde, onun her ülke tarafından kabul görmesi ve uluslararası ticarette yaygın olarak kullanılması yatmaktadır. 2021 yılı IMF verilerine göz atarsak, dünya genelinde merkez bankalarının elinde tuttukları rezerv para birimlerinin yaklaşık %60’ının ABD Doları cinsinden olduğu sonucuna ulaşırız. Bir diğer önemli rezerv para birimi ise %20 ile Avrupa Birliği’nin ortak para birimi olan Euro’dur. İngiliz Sterlin’i ve Japon Yen’i %4 gibi bir pay alırken, geriye kalan %13’lük dilim ise yüzlerce para birimi arasında küçük paylara bölünmüştür.
Altın Standardı ve Sterlinin Rezerv Para Oluşu
Altın standardı, ülkelerin kendi para birimlerini saf altın karşısında değerlemeleri ile oluşan finansal sistemdir. Yani 1 gram altının kaç birim kağıt paraya karşılık geldiği şeklinde basit bir hesaba dayanır. Para ile altın arasındaki bu oran, parite şeklinde tanımlanırken; kağıt paranın altın karşısında gerçek bir değerinin bulunması durumuna yani, finansal sistem içerisinde altının kağıt paraya – kağıt paranın da altına dönüştürülebilmesine ise konvertibilite adı verilir.
Altın Standardı Sistemi, ilk olarak İngiltere’nin bunu benimsemesi ile ortaya çıkmıştır. 19. yüzyılda dünya genelinde banknot kullanımı yaygınlaşmıştı. Uluslararası ticaret, politik ve askeri güç kriterleri açısından o dönemin en baskın devleti İngiltere idi. Bunun doğal bir sonucu olarak, üzerinde güneş batmayan imparatorluğun para birimi olan İngiliz Sterlin’i de altına bağlı rezerv para birimi olarak dünyada kabul görmüştü.
Altın Standardı siteminde, diğer devletlerin para birimleri de altın karşısında sabit bir değere bağlanmış oluyordu. Çünkü para basma yetkisi merkez bankalarının elindeydi ve merkez bankaları da sahip oldukları altın kadar bara basabiliyordu. Böylece ülkelerin yerel para birimlerinin de dolaylı olarak birbirleri karşısında pariteleri ortaya çıkıyordu. Özetle; paranın altın rezervi cinsinden bir karşılığının bulunduğu bu sistem 1. Dünya Savaşı’na kadar başarılı bir biçimde çalıştı.
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından altına olan talep ciddi biçimde artacaktı. İngiltere Merkez Bankası, Sterlin karşılığı kadar altın rezervi tutmayı başaramadı ve böylece altın standardı sistemi, İngiltere açısından çöktü. Bu boşluğu iyi değerlendiren Amerika Birleşik Devletleri, parasını altına rezervine bağlı olarak basmaya devam ediyordu. Böylece Amerikan Doları, rezerv para olma özelliği bakımından Sterlini ikame etmeye başladı.
Bretton Woods ve Doların Mutlak Hakimiyeti
İkinci Dünya Savaşı’nın sonlarına doğru, 1944 yılında ABD’nin New Hampshire eyaletinde bulunan Bretton Woods isimli küçük kasabada gerçekleştirilen bir toplantıda, dünya ekonomik düzeni baştan aşağı değişecek ve rezerv para birimi mutlak bir biçimde Amerikan Doları olacaktı.
Neden Amerikan Doları altının yerini alıyordu? sorusunu yöneltmeniz kadar doğal bir şey yok. Sorunun yanıtı ise iki boyutta ele alınabilir. Birincisi, dünya savaşını müttefiklere kazandıran askeri güç bariz biçimde Amerika Birleşik Devletleri olmuştu ve bu durum onlara, diğer devletler üzerinde tahakküm kurma hakkı tanıyordu. İkincisi, 1944’te dünyanın altın arzının dörtte üçüne ABD sahipti. Başka hiçbir ülkenin bu konuda söz sahibi olabilecek kadar altını bulunmuyordu.
1944 Bretton Woods anlaşmasında yeni bir uluslararası para sistemi kuruldu. Altın Standardının yerini küresel para birimi olarak ABD doları aldı. Anlaşmaya göre ülkeler, merkez bankalarının kendi para birimleri ile dolar arasında sabit döviz kurlarını koruyacaklarına söz verdiler. Bir ülkenin para biriminin değeri dolara göre çok zayıf kalırsa, o ülkenin merkez bankası döviz (forex) piyasalarında para birimini satın alacaktı. Böylece para arzını düşecek ve fiyatı yükselecekti. Bir para biriminin fiyatı çok dolar karşısında yükselirse de, merkez bankası daha fazla basacak, bu yolla para arzı artacak ve para biriminin fiyatı düşürülecekti.
1944 Bretton Woods Anlaşması, dolar basabilen tek ülke konumundaki ABD’nin dünya ekonomisinde baskın güç olmasının kapıları da ardına kadar açmış oluyordu. Anlaşma, bu yeni finansal sistemi denetleyen ABD destekli kuruluşlar olan Dünya Bankası (World Bank) ve Uluslararası Para Fonu’nu (IMF) da ortaya çıkardı.
Bretton Woods Anlaşmasının Dünya Ekonomisi Açısından Sonuçları
- Bretton Woods sistemine geçilmesi, diğer ülkelerin, kendi para birimlerini ABD dolarına sabitlemeleri sonucunu doğurdu.
- 35 Amerikan Doları, 1 Ons altına sabitlendi ve ABD dünya ekonomisinde baskın hale geldi.
- ABD, küresel olarak kabul edilen para birimini basabilen tek ülkeydi ve diğer ülkeler bir önceki sistem olan Altın Standardına göre daha fazla esnekliğe sahipti.
- Daha sonra (1971) doların altın karşısındaki sabit değeri bırakılacak ve böylece diğer ülkelerin para birimlerinin değeri, altın yerine dolar cinsinden hesaplanmaya başlanacaktı.
- Bretton Woods sistemine geçiş, altın karşısındaki değeri aynı kalmasına rağmen dolara olan küresel talebi artırdı. Böylece doların değeri diğer para birimlerine göre yükselmeye başladı. Dolar-Altın paritesindeki bu tutarsızlık, Bretton Woods sisteminin otuz yıl sonra çöküşünün tohumunu da atmış oluyordu.
Bretton Woods Sisteminin Çöküşü
1971’de Amerika Birleşik Devletleri, işsizlik ve düşük ekonomik büyümeye neden olan enflasyon ve durgunluğun bir bileşimi olan büyük stagflasyon ile boğuşuyordu.
Dolaşımdaki çok fazla ABD dolarının neden olduğu tehlikeli bir değer düşüşüne yanıt olarak, Başkan Nixon doların altın karşısındaki değerini düşürmeye karar verdi. Amerikan yönetimi, 1 doların değerini 1 ons altının 1/38’ine ve ardından 1/42’sine kadar düşürdü. Bu devalüasyon planı kısa süre içinde geri tepti. İnsanlar, hızla değeri düşen dolayları karşılığında altına hücum etmeye başladı. ABD Merkez Bankasının altın rezervleri giderek azalıyordu. Buna yanıt olarak Başkan Nixon, doların değerini altından tamamen ayırdı. Fiyat kontrolleri olmadan altın, serbest piyasada hızla 120$/Ons seviyesine çıkarak Bretton Woods sistemini pratikte sona erdirdi.
Bretton Woods Anlaşması Gerekli miydi?
Birinci Dünya Savaşı’na kadar çoğu ülke altın standardı sistemini kullanıyordu. Ancak, savaş maliyetlerini karşılayabilmek için altın rezervi açısından karşılığı bulunmayan miktarlarda para basmak zorunda kaldılar ve böylece merkez bankalarının altınla olan bağları koparılmış oldu. Savaş boyunca para arzı, para talebinden yüksek gerçekleştiği için tüm dünyada hiperenflasyon ortaya çıktı. Öyle ki, özellikle savaşta mağlup olan bazı ülkelerin para birimleri o kadar dramatik bir biçimde değer kaybediyordu ki, bazı durumlarda insanlar sadece bir somun ekmek alabilmek için bir çanta dolusu para veriyorlardı.
Savaştan sonra ülkeler, altın standardı sisteminin güvenli kapıları ardına geri dönmeye çalıştı. Bu pek de mümkün olmadı ancak sistem Büyük Buhrana kadar bir şekilde yoluna devam etti. 1929 borsa çöküşünden sonra yatırımcıların emtialara yönelmesi altın fiyatlarını artırdı. Bu durum, insanların giderek daha yüksek oranda, dolarlarını altına çevirmeleriyle sonuçlanacaktı. Amerika Merkez Bankası da, faiz oranlarını yükselterek ülkenin altın rezervlerini koruma yoluna gitti. Bu, ülkedeki ekonomik tabloyu daha da kötüleştirecek bir adım olarak tarihe geçecekti.
Bretton Woods Sistemi, 1929’da başlayan ve etkisi yaklaşık on yıl süren Büyük Buhran gibi dünya çapındaki ekonomik felaketleri önleme girişimiydi. Bretton Woods toplantısının amacı, dünyanın önde gelen ülkelerinin ekonomik istikrarlarını sağlamak için yeni kurallar, düzenlemeler ve prosedürler oluşturmaktı. Sistemin daha iyi çalışabilmesi ve denetlenebilmesi için Uluslararası Para Fonu (IMF) ve Dünya Bankası gibi iki kurum oluşturuldu.
IMF’nin birincil amacı:
- Küresel düzeyde parasal işbirliğini teşvik etmek
- Daha fazla finansal istikrar elde etmek
- Uluslararası ticareti kolaylaştırmak
- Dünya genelinde işsizliği ve yoksulluğu azaltmak
- Sürdürülebilir ekonomik büyümeyi teşvik etmek
Dünya Bankası da benzer bir misyona sahiptir ama çabalarını şu iki alanda yoğunlaştırmaktadır:
- Aşırı yoksulluğun ortadan kaldırılması
- Refah paylaşımının teşvik edilmesi
Tüm bu bilgilerin ışığında, Bretton Woods sisteminin en azından teoride gerekli olduğu savunulabilir.
Bretton Woods Hedeflerine Ulaşmada Başarılı Oldu mu?
Sorunun kesin bir yanıtı yok, ancak büyük ihtimalle başarılı olmadı. Altın standardının terk edilmesinden bu yana, tüm dünya para birimleri birbirine karşı dalgalanıyor. Mevcut durumun, 1944-1971 aralığından bile daha az istikrarlı olduğu söylenebilir.
Bretton Woods sisteminin birer mirası olan IMF ve Dünya Bankası, varlıklarını bugün de etkin biçimde sürdürüyor. Ancak her iki kurumun başarısı hakkında da ciddi soru işaretleri var. IMF’nin ve Dünya Bankası’nın teorideki kuruluş amaçlarına kimse itiraz etmese de, iyileştirmeye çalıştıkları zayıf ekonomilerin koşullarını daha da kötüleştiren metotlarla çalıştıkları görüşü tüm platformlarda yüksek sesle dile getiriliyor.